21 Temmuz 2009 Salı

AYSEL

Aysel Hanım, 55 yaşında, iki çocuk annesi bir kadın… Geçen gün, onu elinde poşetlerle, pazardan dönerken gördüm. Halini sordum. İyi olmadığını, nefesinin tıkandığını, söyledi. Pazardan bir terlik almak istediğini, ama ayağındaki rahatsızlık yüzünden her terliği giyemediğini anlattı. Üstelik bütün pazarı dolaşmış, istediği gibi bir elbise de bulamamıştı. Bu da yetmezmiş gibi, karnında bir ağrı başlamış, pazardan ayrılırken midesi bulanmıştı. Tam kusmak üzereyken, gözleri kararmış, düşeceğini sanmıştı. Allah’ tan oradaki bir delikanlı, hemen bir şişe soğuk su getirmiş, Aysel Hanım’ın yüzünü yıkamasını sağlamıştı. Bununla da yetinmeyip , kadıncağızı eczaneye götürmüş, tansiyonunu ölçtürmüştü. Aysel Hanım’ın tansiyonu normal çıkınca, delikanlı , Aysel Hanım ile vedalaşıp geri dönmüştü.
Aysel Hanım’a , önemli bir rahatsızlığı olabileceğini, tam teşekküllü bir hastanede kontrole gitmesi gerektiğini söyledim. Oğlunun onu sık sık hem devlet hastanesine, hem de özel hastanelere götürdüğünden, fakat doktorların kendisinde her hangi bir hastalık bulamadığından yakındı. Hatta genç bir doktordan, ‘teyzecim turp gibisin, benden bile sağlamsın’, sözlerini duyduğunda, doktora çok sinirlendiğini ve “ne yani, bu yaşta kadın rol mü yapacağım?”, dediğini anlattı.
Aslında Aysel Hanım rol yapmıyordu. Halk arasında ‘ hastalık hastalığı’ diye bilinen, tıp dilinde hipokondri olarak adlandırılan düşünce bozukluğunu yaşıyordu. Hipokondri terimi, aslında kaburgalar altındaki karın bölgesi demek olan hipokondr sözcüğünden türetilmiş olup değişik fakat birbirine ilişkin durumları tanımlamak için kullanılır. Hasta olduklarına inanarak ya da inanmayarak bundan şüphelensin ya da şüphelenmesin sürekli olarak sağlıkları ile ilgilenen bu kişilere, ayrıca hiçbir kanıt olmadığı hâlde önemli bir hastalığa yakalanacağından korkanlara hipokondriak denir. Bu kimseler karakter özelliği olarak laksatif, tonik ve vitamin gibi ilaçları çok kullanırlar.
Hipokondri bedensel bir bozukluk olmadığı halde sürekli hastalık kaygıları ve çeşitli bedensel yakınmalarla belirli bir semptomdur. Bu rahatsızlıkta temel bozukluk bunaltıdır. Bunların kaynağı kişinin ilişkilerine ve yaşama şartlarına bağlıdır. Ancak bunlar bedene aktarılmış ve bedensel hastalık uğraşlarına dönüşmüştür.
Hipokondri, kişinin sağlığına yöneltilmiş aşırı duygusal bir yükleme olup esasta bir düşünce bozukluğudur. Kişinin ilgisi bütünü ile bedenine ve organlarına yönlenmiştir. Kişi genelde depresyonda olup bedeninde tedavisi mümkün olmayan bir hastalık varsayar. Kişinin kendilik hissi hasara uğramıştır.
Hipokondrilere organ nevrozu olarak bakılır. Genelde hedef seçilen organlar kalp, mide, bağırsak, solunum sistemi veya adele dokusudur. Aslında bozulan şey kişinin kendisine olan güven duygusudur.

Psk. Dilara Kazancı
psikologdilarakazanci@yahoo.com.tr

Hiç yorum yok: