
Yazdan kalma son günleri yaşamaktayız. Kış kendini hissettirmeye başladı. Kimimizi yakacak odun kömür alma derdi, kimimizi kış ortasında işten çıkarılma ihtimalinin korkusu, ya da biten kira kontratının sıkıntısı, kimimizi de kış mevsiminde yakalanabileceğimiz hastalıkların kaygısı sardı. Bilinen bu sıkıntıların yanı sıra, ben de kışın ortaya çıkabilecek, kuş gribi, kış gribi ve domuz gribinden farklı olarak bir aşısı da olmayan , başka bir rahatsızlığa dikkat çekmek ve bu sorunun çözüm yollarını sizlerle paylaşmak istiyorum, ‘kış depresyonu’. Havaların soğuması ile birlikte kapalı alanlarda daha çok vakit geçirmeye başlıyor, kış mevsiminde de yapılabilecek güzel aktiviteler olmasına rağmen, açık, sıcak ve güneşli havalarda olduğumuz kadar aktif olamıyoruz… Soğuk, kapalı, yağışlı, aydınlık olmayan hava, karanlık, kısa günler, uzun geceler, alçak basınç ve güneş ışınlarının azalması kış depresyonuna neden olabiliyor. Yaşamdan zevk almama, enerji azalması, dalgınlık, isteksizlik, uyku ve iştah da bozulma, cinsel ilgide azalma, yaşamın anlamsız ve tatsız gelmesi gibi duygular yaşanabiliyor.Depresyondan sorumlu organımız, beyinde yer alan fındık büyüklüğündeki 'epifiz bezi…Epifiz bezi melatonin üretiyor ve bu hormonun etkisi, yatıştırıcı tabletlerinkine benziyor. Melatonin sadece karanlıkta üretiliyor. Buna karşılık gözün ağ tabakası tarafından alınan ve sinir yolları ile epifiz bezine iletilen ışık, melatonin üretimini azaltıyor ve insan gerek fiziksel gerek psişik olarak neşeleniyor. Ayrıca karanlığın artması ve gün ışığının azalması beyni baskılıyor ve beyinde nöroadrenalin ve seratonin miktarları azalıyor.Gecelerin uzun, gündüzlerin kısa ve sisli olduğu kış aylarında insan organizması normal olarak, uyanık-uyku ritminin ihtiyaç duyduğundan daha fazla melatonin üretiyor. Bu uyku hormonunun fazla olması, sadece bedensel aktiviteyi frenlemekle kalmayıp ruhsal durumumuzu da etkiliyor . Nöroadrenalin ve seratonin hormonlarının miktarlarının azalması da depresyonu tetikliyor.Serotonin azlığı, giderek artan açlık hissine ve karbonhidratlara duyulan isteğin çoğalmasına sebep oluyor, "Ekmek, makarna, patates ve tatlılar yeteri kadar serotonin ürettiğinden, moral bozukluğunu engelleyebiliyor, ancak uzun sürede depresyona yol açmanın yanı sıra kilo da aldırıyor. Bu nedenle, beslenmemizin belirli bir miktar protein içermesine ayrıca karbonhidratlı ve proteinli öğünler arasında dört saat geçmesine dikkat etmek gerekiyor… Öğleden sonra geç saatlerde kötümser olan ve çok acıkan kişinin, öğlenleri proteinli besinler yemesi gerekiyor.Kışın mümkün oldukça gün ışığından çok yararlanılmalısı önemlidir. Ilık günlerde uzun yürüyüşlere çıkılabilir, gün ışığından ve açık havadan yararlanılabilir.Bu yürüyüşlerde önemli olan bir nokta da ağ tabakanın ışığı alması ve epifiz bezine iletebilmesi için sık sık gökyüzüne bakmamızdır. Kendimizi kötü hissediyorsak, sürekli sosyal ortamlara girmemiz de faydalı olabilir. Depresyon düzeyi artmışsa ve kendimizi kötü hissetmemiz azalmıyorsa hemen bir psikolog ya da psikiyatra başvurmamız gerekmektedir.
PSK. Dilara Kazancı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder