8 Kasım 2013 Cuma

Yas Süreci

İnsanlar neden yas tutar?


Önemli bir kayıp yaşayan kişi, hayatını yeniden organize edip kurmadan önce, daha düne kadar hayatında çok önemli yer tutan ama şimdi kaybolan kişiyle vedalaşmak, hayatın ağırlığı karşısında yeniden soluklanmak ve kimi zaman çok zor olan gerçekleri sindirmek için yas tutmaya ihtiyaç duyar. Kaybın acısı insanın her yanını sarar, insanın içini “Artık hayat bir daha hiç eskisi gibi eğlenceli bir yer olmayacak” hissi kaplar. Yas, içimizden bir parça kopması hissinin iyileştirilmesi sürecidir. Yaşamımıza devam etmemizi, yine başkalarını sevebilmemizi ve kaybımızı kabullenebilmemizi sağlar. Tabii ki yas süreci sonrasında kaybetmiş olmanın verdiği üzüntü hâlâ vardır ama bu artık hayatımızı sürdürmeye engel olacak boyutlarda olmayacaktır. Ancak kaybın sadece sevilen birinin ölümü olmadığı, kişinin sağlık, güç ya da fonksiyon kaybından da kaynaklanabileceği unutulmamalıdır.

Yas sürecini herkes aynı şekilde mi yaşar?

Kaybın doğası genellikle kişinin tecrübe ettiği yasın niteliğini belirler. Örneğin çok yaşlı ya da uzun zamandır hastalık çeken sevilen birinin ölümünü kurtuluş olarak gören biri, çocuğunu aniden kaybeden birinin hissettiği endişe ve kederi aynı şekilde hissetmeyebilir. Çocuğunu kaybeden anne bu durumla hiçbir hazırlık ya da uyarı olmaksızın karşı karşıya kalmıştır. Doğal ölümlerde yaşanan yas ile travmatik ölümlerde yaşanan yas farklıdır. Travmatik ölüm diye tanımlayabileceğimiz ölümler; ani, beklenmedik, başka birisinin neden olduğu bir kaza, saldırı, ya da doğal afetler ve amansız hastalıklar sonucunda yaşanan kayıplardır. Kişinin ailesi, yakınları yoğun bir haksızlık hissi yaşar. “Hayat adil değil, iyi insanların başına böyle şeyler geliyorsa artık dünya güvenli bir yer değil” gibi düşünceler insanın aklından çıkmaz. Travmatik ölümlerde yaşanan yas çok daha uzun süreli ve yoğun olur. Olağan yas sürecinin basamakları vardır ancak travmatik yasta, bu süreç benzeri bir şekilde fakat süre olarak daha uzun bir zamana yayılmış olarak işler.
 Öneriler:
* Yalnızlık, kızgınlık ve üzüntü gibi duyguları açıkça ve dürüstçe arkadaşlarınızla, ailenizle ve yakınlarınızla tartışın.
* Umudunuzu koruyun.
* Eğer dinsel inançlarınız sizin için önemliyse, bir din insanıyla inançlarınız ve duygularınızla ilgili konuşun.
* Kaybınızla ilgili yaşantılarınızı paylaşabileceğiniz bir destek grubuna katılın.
* Kendinize iyi bakın, bedeninize özen gösterin, dengeli beslenin ve iyi dinlenin.
* Kendinize sabırlı davranın, iyileşmek zaman alır, bazı günler kötü, bazıları ise iyi olacaktır. 

Yas Sürecinin Aşamaları

İNKÂR VE ŞOK: Başlangıçta, sevdiğimiz birinin ölümünü kabul etmek zordur, ölümün gerçekliğini inkâr edebiliriz. Yakınınızın ölümüyle ve genel olarak ölümle ilgili duygularınızı yakınlarınızla paylaştıkça, kabullenmek kolaylaşır.

PAZARLIK: Kayıp gerçeğinden kaçınma amacıyla yapılan bu son girişimde kişi Tanrı’yla pazarlık etme girişiminde bulunur. Bu aşamada temel düşünce “Evet, başıma gelenleri kabul edeceğim ama bazı şartlarım olacak” şeklindedir; artık kayıp kabul edilmeye ve kayıp sonrası yeni hayatın koşulları gözden geçirilmeye başlanmıştır.

KIZGINLIK: Sizi geride bırakıp gittiği, yaşamdayken yaptığı ya da yapmadığı şeyler için ölen kişiye kızgınlık duyabilir, bu kızgınlığınızı başkalarına yöneltebilirsiniz. Ölen birine kızgınlık duymak sizi dehşete düşürebilir, oysa olanları kabul ederek ve paylaşarak zaman içinde daha az kızgın olursunuz.

SUÇLULUK: Bir yakınınızı kaybettiğinizde, onunla yaptığınız ya da yapmadığınız şeylerden ötürü pişmanlık ve suçluluk hissedebilirsiniz. Yaşananları değiştiremezsiniz, hata yapmış olsanız da insani yanınızı kabul edin, kendinizi affedin.

ADALET ARAMA: Bu aşamada en çok sorulan soru şudur: “Neden ben?” Ölümün adaletsizliğine karşı çıkar ve yaşadığınız kaybın bir şeyin bedeli olup olmadığını anlamaya çalışır, bulamayınca isyan edebilirsiniz. Ölümü hak edilecek bir ceza değil, yaşamın akışının bir parçası olarak görmeye çalışın.

DEPRESYON: Başlangıçta büyük bir kayıp ya da boşluk hissi yaşayabilirsiniz. Ruh halinde düzensizlikler, yalnızlık duygusu ve sosyal çevreden uzaklaşma bunu izleyebilir. Yas tutan biri olarak eski halinize dönmek ve sosyal çevrenizde olup bitenlerle eskisi gibi ilgilenmek zaman alabilir. Unutmayın ki bu aşamada cesaret verme ya da güven tazeleme gibi teselliler değil, acıya saygı ve sosyal destek yardımcı olur.

YALNIZLIK: Kaybınız nedeniyle sosyal yaşamınızda oluşan değişiklikler, kendinizi yalnız ve korku içinde hissetmenize neden olabilir. İnsanlarla görüşür, yeni arkadaşlar edinirseniz, bu duygularınız zamanla azalır.

KABULLENME: Kaybı kabullenme, ondan mutluluk duymak demek değildir. Kaybedileni unutmak ya da önemsememek de değildir. Tam tersine, durumun gerçek olduğunu kabul ederek, onunla başa çıkmaya çalışırsınız.

UMUT: Zamanla hatırlamanın daha az acı verdiği bir noktaya gelecek, geleceğe ve daha güzel günlere umutla bakmaya başlayacaksınız. Değiştiremeyeceğimiz gerçeklerle başa çıkmada kendinize zaman tanıyın.

Peki kayba uğramış yakınımıza yardım etmek için neler yapabiliriz? İşte yanıtları: 

* Kayba uğramış arkadaşınıza, yakınınıza yardımcı olmak için onun yanında olun, acısını paylaşın , saygı duyun , ancak cesaret ve güven veren telkin ve tesellilerden uzak durun . Bunlar işe yaramaz.
* Arkadaşınızı üzmemek niyetiyle kayıpla ilgili konuşmaktan kaçınmayın . Tam tersine, o istemediğini belirtmediği sürece durum hakkında konuşun. Konuşmaktan kaçınmak o duyguyu yok etmez, tersine pekiştirir .
* Konuşmada yaşananlarını kolaylaştırma amacıyla kaybı hafife almaya çalışmayın, kayıp gerçeğine uygun , onu önemseyen bir tutum sergileyin .
* Arkadaşınıza verdiğiniz önemi gösterin . Dikkatli dinleyin ve onun duygularına ve inançlarına olan saygınızı belli edin. Onunkine benzer olan duygu ve deneyimlerinizi paylaşın . “Seni çok iyi anlıyorum ” gibi içi boş sözlerden kaçının .
* Depresyon belirtileri çok yoğun devam ediyor ve bir sonraki kabullenme sürecine geçmesi çok uzuyorsa bir uzmandan destek almasını sağlayın.( Kaynak: Gazete Habertürk, Dr.Mehmet Yavuz)



7 Kasım 2013 Perşembe

Panik Atak



Panik Atak Nedir?

Panik Atak (PA) çarpıntı, terleme, titreme, boğulma ya da nefes alamama hissi, göğüste ağrı veya sıkışma, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik gibi bedensel duyumların olağan dışı yoğunlukta hissedildiği, beraberinde kontrolünü kaybetme, delirme korkusu ya da ölüm korkusu ile karakterize bir süreçtir. Atak ani başlangıçlıdır ve genellikle hızlı bir şekilde, 10 dakika veya daha kısa bir sürede doruk noktasına ulaşır. Panik Atakları yaklaşık olarak 15-20 dakika sürelidir. Ancak bazen yalnızca 1-2 dakika, bazen de bir saatten daha uzun olabilir. Panik atağı başta fobiler olmak üzere diğer bir kısım psikiyatrik bozukluklarda da görülebilir. Ancak bunlar stres etkeni ile karşılaşma ya da karşılaşma olasılığı sonucunda ortaya çıkar.


Panik Atak Belirtileri Nelerdir?
Kalp çarpıntısı ya da göğüs ağrısı
Nefes almada güçlük
Bayılacakmış gibi hissetme
Terleme
Midede rahatsızlık, kusacakmış gibi hissetme
Vücutta titreme ve halsizlik
Kontrolünü kaybetme korkusu
Çevreyi gerçek değilmiş gibi algılama
Ölüm korkusu ya da aklını kaybetme korkusu 

Panik Atak Hangi Sebeplerle Oluşur? 

Zayıf beslenme alışkanlıkları, düzensiz beslenme ve katı diyetler sonucunda ortaya çıkabilecek değişken kan şekeri düzeyi atakları tetikleyebilir.
Aşırı sık nefes alıp verme panik belirtilerini başlatır. Stres altındayken nefes farkına varmadan sıklaşır.
Sindirim sorunları ve besin alerjileri paniğe sebep olabilir.
Antidepresan ilaçlar özellikle kullanımına başlanan ilk hafta panik atakları ortaya çıkarabilir.
Kafein, sigara, alkol ve bazı uyuşturucular (LSD, esrar ve kokain gibi) panik ataklara sebep olabilirler.
Sakinleştirici etkisi olan herhangi bir ilacı ani olarak bırakmak panik atağın ortaya çıkmasına yol açabilir.
Amfetamin, kortizon ve astım tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da panik atakları tetikleyebilir.
Kaçıngan çekingen, Obsesif Kompulsif, Paranoid(şüpheci), Borderline(uçlarda), Histrionik,Bağımlı-Hayır Diyemeyen kişilik yapıları
Denge, koordinasyon, işitme ve görme zorlukları kişinin stres düzeyini artırarak panik ve agorafobiyi tetikleyebilir.
Bedensel ağrılar panik atağı tetikleyebilir. ( Kaynak: epsikiyatri, nöropsikiyatri portalı)